dc.description.abstract | Bu çalışmanın temel konusu erken Hristiyanlığın Karadeniz bölgesine gelişine ilişkin yazılı kaynaklarda yer alan kayıtları incelemektir. Çalışmamızın kronolojik sınırları, miladi I. yüzyılın sonlarından başlamakta ve IV. yüzyılın sonuna kadar gelmektedir. Bunun temel nedeni, kaynakların ilk defa birinci yüzyıldan itbaren bu konuya ilişkin veri sunmaya başlamasıdır. IV. yüzyılın sonunun terminus quem olarak seçilmesinin nedeni ise, devlet eliyle Hristiyanlaştırmanın bu dönemde hız kazanmasıdır. Kullanılan kaynaklar arasında en önemli olanı kuşkusuz Kaisareia piskoposu Eusebius’un yazdığı Kilise Tarihi’dir. Bu eserin önemi şuradadır: Eusebius ilk Hristiyan tarihçi olması nedeniyle, Hristiyanlar hakkında mevcut bütün malumatı kaydetmeye gayret etmiştir. Dolayısıyla Karadeniz bölgesinde Hristiyanların mevcudiyetine ilişkin en sağlam veriler Eusebius’da bulunabilir. Çalışmamız iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, yazılı kaynakların sağladığı verilerin durumu, ikinci bölüm ise, faklı Hristiyan grupların Karadeniz bölgesindeki mevcudiyetleridir. Bu çalışmada ulaştığımız sonuç ise şöyle ifade edilebilir. Kaynaklarda bölgede I. yüzylın sonundan itibaren Hristiyanların mevcut oldukları söylenebilirse de, bu mevcudiyet çok yaygın değildir. Roma İmparatorluğu’nun IV. yüzyılda Hristiyanlaştırılmasından önce, Karadeniz bölgesinde Hristiyanların çok zayıf oranlarda mevcut olduğunu söyleyebiliriz. Bunun en önemli delili, ikinci ve üçüncü yüzyıllarda Hristiyanlar bölgesel veya imparatorluk sathında kovuşturmalara tabi tutuldukları zaman, Karadeniz bölgesinin bundan fazla etkilenmemiş olmasıdır. O dönemlere ilişkin Hristiyanların efsanevi nitelikli kahramanlık hikayelerinin coğrafyası içerisinde Karadeniz bölgesi yer almamaktadır. Sadece dördüncü yüzyılda bölge Hristiyanları kovuşturmaya tabi tutulmuşlardır, bu da, Hristiyan oldukları için değil, daha çok siyasal karakterde olup, Licinius’un idaresinde bulunmalarına rağmen, Constantinus tarafına temayül göstermeleri nedeniyledir. Bölgede Hristiyanlığın kökleşmesi sadece devlet politikası ile mümkün olmuştur. Devlet politikası da özellikle kilise konsillerinde kendini göstermiştir. | en_US |