Cultural geography of sacred places: The case study of Nazimiye district (Tunceli)
Özet
This study deals with how the sacred places in the Nazimiye district of Tunceli province constitute an environmental perception
between man and nature. The main question the research tries to answer is; how the relationship between man and the environment
gives a privilege to the space with the values of faith. In this direction, this research focuses on the relationship between human and
sacred places through symbols, spatial emptiness, implicit environmentalism and spatial awareness approaches. Since the subject is
cultural research, a qualitative method has been adopted. In light of this method, first of all, a literature review has been done about
the research subject and the research area. Interviews, focus group interviews and observations were made using the ethnographic
method. A total of one hundred twenty days of fieldwork was conducted following the method chosen. The research results show that,
people develop a sense of belonging towards the sacred places with the reflection of cultural values on the space. As a result of the
narration of the sacredness on a place, symbolic spaces have been formed within the sacred places. The visit to the sacred place is an
essential element for visitors. On the other hand, when visitors have difficulty in accessing the sacred place due to material or spiritual
obstacles, they have imitate these places in another area. For this reason, alternative special places have been constructed
representing the sacred place, rather than the actual visiting site. In addition, the level of consciousness of people in their actions in
the sacred place develops depending on the effect of spatial awareness. As a result of the belief structure in the region, it can be seen
that the behaviors that are accepted as service/worship in the space take place in the form of implicit environmentalism. Bu araştırma Tunceli ilinin Nazimiye ilçesinde bulunan kutsal mekânların insan ve doğa arasında nasıl bir çevresel algı oluşturduğu ile
ilgilidir. Araştırmanın cevaplamaya çalıştığı temel soru; insan ve çevre arasındaki ilişkinin, inanç değerleri ile birlikte mekâna nasıl bir
ayrıcalık kazandırdığıdır. Bu doğrultuda araştırma; sembol, mekânsal boşluk, örtük çevrecilik ve mekânsal farkındalık yaklaşımları
üzerinden insan ve kutsal mekân ilişkisini ele almaktadır. Konunun kültürel bir araştırma olması sebebiyle nitel yöntem benimsenmiştir.
Bu yöntem doğrultusunda ilk olarak araştırma konusu ve araştırma alanı hakkında literatür taraması yapılmıştır. Etnografik yöntem
kullanılarak görüşmeler, odak grup görüşmeleri ve gözlemler yapılmıştır. Seçilen yöntem doğrultusunda toplamda yüz yirmi günlük
saha çalışması gerçekleştirilmiştir. Araştırma sonuçları, kültürel değerlerin mekâna yansımasıyla birlikte, insanların kutsal mekâna karşı
aidiyetlik duygusu geliştirdiğini göstermektedir. Kutsal mekân ile ilgili anlatıların bir mekân üzerine işlenmesi sonucu kutsal mekân
içerisinde sembolik alanlar oluşturulmuştur. Kutsal mekâna yapılan ziyaret, ziyaretçiler için önemli bir unsurdur. Buna karşılık maddi ve
manevi engellerden dolayı kutsal mekâna ulaşım sıkıntısı çeken insanlar, bu mekânları başka bir alanda tekrardan tasarlamışlardır. Bu
sebeple asıl ziyaret mekânı haricinde, kutsal mekânı temsil eden alternatif alanlar yaratılarak mekânsal boşluk gerçekleştirilmiştir.
Ayrıca insanların kutsal mekândaki eylemlerindeki bilinç düzeyi, mekânsal farkındalığın etkisine bağlı olarak gelişmektedir. Bölgedeki
inanç yapısı gereği mekâna hizmet/ibadet olarak görülen davranışların aslında çevrecilik veya çevre koruma faaliyetlerinin, inanca bağlı
olarak mekânda “örtük çevrecilik” davranışları şeklinde gerçekleştiğini göstermektedir.