Mali şeffaflık ilkesi ve mali şeffaflık ilkesi perspektifinde vergi mahremiyeti kuralının incelenmesi
Özet
Devletin ve devlet üst kurumunu meydana getiren organların
gerçekleştirdikleri iş ve işlemlerle ilgili olarak kamuya açık bir tavır
sergilemesi kamu yönetiminde şeffaflık anlayışı ile bağdaştırılabilir. Yasama
kuvvetini oluşturan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin tüm üyeleri seçimler
neticesinde toplumdaki bireyler tarafından seçildiğinden diğer ifadeyle
meclis millet iradesini temsil ettiğinden, üyelerin yapılan icraatlarla ilgili
topluma karşı sorumlulukları bulunmaktadır. Benzer ifadeleri devleti
oluşturan diğer kurumlar olan yürütme ve yargı erkleri ve hiyerarşik olarak
bu erklere bağlı olan kamu kurum ve kuruluşları için de söylemek
mümkündür. İfade edilen topluma karşı olan sorumluluğun yerine getirilip
getirilmediğinin toplum tarafından tespit edilebilmesi de belirtilen
kuvvetlerin faaliyetlerini şeffaf bir biçimde gerçekleştirilmesi ile ortaya
konulabilir. Türkiye’de 1927 yılında uygulamaya alınan ve kamunun mali
açıdan yönetilmesine ilişkin temel ilke ve kavramlara değinen 1050 sayılı
Muhasebe-i Umumiye Kanununun yerine 2005 yılında 5018 sayılı Kamu
Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu getirilmiştir. Bu sayede geleneksel kamu
yönetimi ve kamu mali yönetimi anlayışı terk edilerek, kamu kaynağının
etkin ve verimli kullanılmasının amaç edinildiği yeni mali yönetim sistemi
oluşturulmuştur. Söz konusu kanun ile birlikte birtakım kavramlar kamu
mali anlayışına kazandırılmıştır. Bu kavramların en önemlilerinden ikisi;
şeffaflık ve hesap verme sorumluluğudur. Mali şeffaflık ise yukarıda ana
hatları ile belirtilen kamu kurum ve kuruluşlarının iktisadi diğer bir ifadeyle
parasal iş ve işlemlerinin gerek öncesinde, gerek gerçekleşme aşamasında
gerekse de sonuçlandığı dönemde toplumla paylaşılması gerekliliğini ifade
etmektedir. Kamu kurum ve kuruluşları böylelikle topluma karşı
üstlendikleri sorumluluğun tespiti açısından önemli bir adım atmış olurlar. Kamu kurum ve kuruluşlarının gerçekleştirdikleri iktisadi faaliyetlerin bir
kısmını vergiler başta olmak üzere kamusal gelirler oluşturmaktadır.
Toplumdaki kişilerden tahsil edilen kamusal gelirlerin kamu kurum ve
kuruluşları tarafından hangi amaçla ve nasıl kullanıldığının bilinmesi
kişilerin en tabii ve hukuki haklarından birini oluşturur. Yönetimsel olarak
sergilenen mali şeffaflık ilkesinin bir istisnası olarak 213 sayılı Vergi Usul
Kanunu’nun (VUK) 5. maddesinde düzenlenmiş olan “vergi mahremiyeti”
kuralıdır. Buna göre; “kanunun ilgili maddesinde belirtilen vergilendirme
işlemleri ile ilgili görevlendirilen kişiler görevleri nedeniyle öğrenmiş
oldukları vergi mükelleflerine ait bilgileri ifşa edemezler ve kendilerinin
veya üçüncü şahısların menfaatine kullanamazlar.”