Yerel yönetim yaklaşımları açısından onbirinci kalkınma planı (2019-2023)
Özet
Tarihsel süreç içinde yaşanan sosyo-ekonomik, teknolojik ve siyasal değişimlere bağlı
olarak devletin üstlendiği görev tanımları yenilenmiştir. Dönemsel açıdan devlet güvenlik
ve adalet gibi temel kamu hizmetlerini üstlenmiştir. Nüfus artışına bağlı olarak toplumsal
kesimlerin çeşitlenmesi farklı talep ve beklentiler devletin özellikle mali açıdan yükünü arttırmıştır. Bu durum devletin kamu hizmetlerinin sunumu noktasında konumunu tartışmalı
hale getirmiş ve minimal devlet olgusu ortaya çıkmıştır. Yeni sistem kamu hizmetlerinin
sunumunda merkezi yetkileri yerel unsurlar, özel sektör ve sivil toplum kuruluşları arasında paylaştıran bir modeli ortaya çıkarmıştır. Bu modelde devletin doğrudan üreten değil
düzenleyen ve denetleyen bir pozisyona geçmesi öngörülmüştür. Devletin yeni konumu ise
yönetim süreçlerinde demokratik ve katılımcı anlayışı gerektirmiştir.
Devlete biçilen yeni pozisyon sosyo-ekonomik kalkınma ve toplumsal refahın geliştirilmesi
hedefini ertelemiş değildir. Küreselleşme süreci kalkınma hedefinin sağlanmasında devletin sivil toplum ve özel sektör vb. aktörler ile ortaklık kurmasına yol açmıştır. Küreselleşme
süreci yönetsel kademe olan yerel yönetimleri iki başlıkta öne çıkarmıştır. Birincisi; katılım ve demokrasinin birincil uygulama alanı olarak yerel yönetimler ön plana çıkmıştır.
İkincisi; yerel yönetimler sahip olduğu imkan ve potansiyel itibariyle kalkınma açısından
merkez(ler) olarak kabul edilmiştir. Türkiye planlı kalkınma olgusu ile Cumhuriyetin ilanı
ile tanışmıştır. Türkiye açısından 1923 İktisat Kongresi, Devlet Planlama Teşkilatının kurulması ve 1963 tarihli ilk Kalkınma Planı temel hamleler olmuştur. Kalkınma hamleleri
içinde yerel unsurlar ve yerel yönetimler çeşitli dönemlerde öne çıkmışlardır. Bu açıdan
kalkınma planları ülkemizin sosyo-ekonomik hedeflerinin belirlenmesinde yerel yönetimleri de bir aktör olarak görmüştür denilebilir. Cumhuriyetin ilk yıllarında köy kalkınması
öne çıkarılırken sayısının ve nüfusunun artması ile kent sorunları kalkınma planlarında ele
alınmaya başlanmıştır. Kalkınma planlarında kent daha çok yetki, görev ve mali yapıları ile
ele alınmış bu konularda kısmi iyileştirmelere gidilmiştir. Dünya toplumlarının yaşadığı
siyasal değişimler yerel yönetimlerin demokratik ve katılımcı yönünü ortaya çıkarmıştır. Bunun yansıması olarak ülkemizde de yerel yönetimlerin demokratik ve katılımcı bir modele evrilmesine yönelik temel hedefler kalkınma planlarına yansımıştır. Kent yönetimleri
demokratik ve katılımcı yapılar olarak tanımlanmaya başlanmıştır. Ayrıca kalkınma planları yerel yönetimlerin asıl sorumluluk alanı olan kent hizmetlerinin nitelikleri ve türleri
açısından vizyon ve hedef belirleme aracı olmuştur. Bu çerçevede Kalkınma planlarında
kent odaklı; ulaşım, alt yapı, barınma, sosyo-kültürel, sosyo-ekonomik vb. pek çok alanda
hedefler konulmuştur.
Türkiye’de 1963’den bu yana 10 kalkınma planı hazırlanmıştır. Son olarak 23 Temmuz
2019’da 11. Kalkınma Planı uygulamaya girmiştir. Kalkınma planları sosyo-ekonomik açıdan öne çıksa da aslında tüm kurumsal yapılara yönelik hedef ve politikalar belirler. Türkiye’de hazırlanan kalkınma planları da yerel yönetim alanında da değişim ve dönüşüm
odaklı olmuştur. Yayınlanan 11. Kalkınma planının içeriğinde geçmiş dönem planlarına
ait atıflar bulunmaktadır. En önemli nokta ise; yerel yönetimlere ilişkin yeniden reform
yapılacağı belirtilmesidir. Ayrıca insan odaklı şehir; yeşil şehir; akıllı şehir; kaliteli hizmet
sunumu; katılımcılık; şeffaflık; hesap verilebilirlik; optimum coğrafi alan vb. kavramlara
yer verilmektedir. Tüm bunlar 11. Plan döneminde yerel yönetimlere ilişkin değişimin devam edeceğini göstermektedir. Depending on the socio-economic, technological and political changes in
the historical process, the responsibility of the state has been renewed. As far as the era is
concerned, it undertook basic public services such as state security and justice. Diversification
of social segments due to population increase, different demands and expectations have
increased especially the financial burden of the state. This situation rendered the status of
the state controversial in terms of offering public services and introduced the phenomenon
of a minimal state. The new system introduced a model that distributes central powers
among local elements, the private sector, and non-governmental organizations in the
offering of public services. The model provides that the state should adopt a regulating and
supervising position instead of directly producing one. And the new position of the state
required democratic and participatory understanding in the governing processes.
This new position seen fit to the state has not delayed the goal of socio-economic
development and social welfare. The process of globalization enabled the state to form a
partnership with actors such as the civil society and the private sector in fulfilling the aims
of development. The globalization process called for local administrative governments, in
two ways. First; local governments were at play as the means of primary application of
participation and democracy. Second; local governments were accepted as the center(s)
concerning development thanks to their capabilities and potential. Turkey was introduced
with the concept of planned development with the proclamation of the Republic. For Turkey,
the Economic Congress of 1923, the establishment of the State Planning Organization and
the first Development Plan of 1963 have constituted the main steps. In the development
steps, local elements and local administrations came to the fore in different periods. In this
respect, it is safe to say that development plans also regarded the local governments as
actors in determining the socio-economic goals of our country. While rural development
was emphasized in the first years of the republic, increasing urban population and urban
problems necessitated these problems to be addressed in development plans. In the development plans, a city was mostly treated keeping in mind the authorities, duties
and financial structure; and partial improvements were made on these issues. Political
changes experienced by the world’s societies revealed the democratic and participatory
aspects of local governments. As a repercussion of this, the main aims for the evolution of
local governments into a democratic and participatory model in our country are reflected
in the development plans. City administrations started to be defined as democratic and
participatory structures. Besides, development plans have been a vision and goal setting
tool in terms of characteristics and types of urban services, which are the main areas of
responsibility of local governments. In this framework, in city development plans, cityfocused aims have been defined in various fields such as transportation, infrastructure,
shelter, socio-economics, etc.
Since 1963, 10 development plans have been issued in Turkey. Finally, on July 23 2019,
the 11th Development Plan was issued. Although development plans come to the forefront
from a socio-economic point of view in general, they actually set goals and policies for all
institutional structures. In Turkey, the development plans prepared has been focused on
the changes and transformations in the local government area. The 11th Development Plan
contains references to these previous plans. The most important point seems to be the strong
emphasis on the re-reform of local governments. Also; people oriented cities, green cities,
smart cities, quality service delivery, participation, transparency, accountability, optimum
geographical area and etc. concepts take part in the plan. All this shows that change in local
administrations will continue in the 11th plan period.